Okuma süresi: 5 dakika
Nasılsınız? En son 14 Temmuz sayısında buluşmuştuk ve Dantel İlişkiler’in minik bir yaz arasına gireceğini duyurmuştum. Arada ufak haberler vermek için geleceğim demiştim bir de, işte buradayım. 28 Ağustos’ta yeni dönem yayınlarına tekrar başlayana kadar bir yaz selamı vermek istedim. —Bu arada fark etmiş olabileceğiniz üzere bugün Çarşamba. Yeni döneme dair yeniliklerden biri de bu: 28 Ağustos’tan itibaren Dantel İlişkiler her hafta Çarşamba günü saat 20’de çıkacak!
Yazdan ne haber? Ben Temmuz ortası-Ağustos başı arasında kalan 2 haftayı İstanbul’da geçirdim. Planlarım arasında bu yoktu ve biraz da üzülüyordum açıkçası gidemeyeceğim için -derken yine bir fırsat vesile oldu: Medyascope ile Candid Vakfı’nın iş birliğinde ortaya çıkan MEDI Türkiye-Almanya Medya Diyaloğu ve Kuluçka Programı’na kabul edildim. Harika insanlarla tanıştım, Hacer Foggo, Can Ertuna, Kadri Gürsel gibi harika insanların sunumlarını dinledim ve kafamda yeni yeni fikirler uyandı, müteşekkirim herkese.
(Sağdan üçüncü, önde duran minik kişiyim ben ve evet, hakikaten orantısız küçük çıkmışım burada.)
Yaz inanılmaz hızlı geçiyor ve Ağustos’un ilk haftasını bugün itibariyle geride bırakıyoruz. Bense henüz bir yaz aşkı sayısı yapmadığımı fark ediyor ve işe koyuluyorum. Son günlerde okuduğum bir çizgi roman bu temayı gündemime tekrar getirdi. Mariko Tamaki ve Jillian Tamaki’nin Özel Bir Yaz isimli kitabı uzun zamandır listemdeydi, geçen gün kütüphanede karşıma çıkınca zamanı geldi diyerek aldım.
Kitabı bitirdikten sonra yaptığım araştırmalarda şaşırtıcı bir bilgiyle karşılaştım: Özel Bir Yaz, 2016 ve 2018 yıllarında Amerikan Kütüphane Derneğinin “Top Ten Most Challenged Books” (En Çok Tartışma Uyandıran 10 Kitap?) listesine girmiş (hatta 2016’da listenin başını çekiyor), sansüre maruz kalmış ve Amerika’nın bazı eyaletlerinde ebeveynlerin şikayetleri üzerine raflardan kaldırılmış. Sebep? ‘Küfür, cinselliğe ilişkin göndermeler, LGBTİ+ karakterler vs. içermesi’. Sebeplerin anlamsızlığı ve fobikliği bir yana yine de şaşırdığımı söylemem lazım. Hatta öyle şaşırdım ki ‘nasıl ya bu kitap tam olarak neden yasaklanmış olabilir, aynı başlıklı başka bir kitap mı var acaba’ diye baya bir araştırdım. Tamaki’lerin kendisi de şaşırmış olacak ki Jillian Tamaki bir röportajda şöyle diyor: “Bazı zorluklar (challenge) olduğunu biliyordum, ama listenin en başında olmak? Kitabın yayımlanmasından üç yıl sonra? Tartışmalı bir kitap yapmak için yola çıkmamıştık.”
Ya şu çizgi romanları bi’ rahat bırakın n’olur 😒😒
Hikâye Rose adında bir genç kızı takip ediyor, yaz tatilini geçirmek üzere birlikte Awago Sahili’ne gittiği ailesinin dramalarını, bu sahil kasabasında her yaz tekrar buluştuğu arkadaşı Windy’le ergenlik hallerini ve Rose’un çaktırmadan crush’ına dönüşen The Dud lakaplı gencin ve arkadaşlarının erkoluklarını.
O kadar tanıdık bir yerden anlatıyor ki Tamaki’ler bu ergenlik crush’ını: The Dud, Rose’dan yaşça büyük, daha deneyimli, rahat ve cool görünüyor. Rose, onunla konuşmaya cesaret edemese de sürekli onun karşısına çıkmanın, tesadüfen karşılaşabilecekleri alanlar yaratmanın yollarını arıyor sürekli. Oysa hikâyenin arka planında gördüğümüz The Dud, arkadaşlarıyla cinsiyetçi espriler üzerinden eğlenen, kendisinden hamile kalan kız arkadaşını ghostlayan, sorumluluk almaktan uzak bir genç. Zaten pek çok kültürel anlatı tam da bu sebeplerden dolayı bu erkeklik tiplemesinin cool ya da en azından yaş aşkı için uygun bir aday olduğuna inandırmaya çalışıyor bizi —ama şu 30’lu yaşlarda artık yemezler cnm.
Yetişkinliğe geçiş, yaz aşkları ve heteroseksüel karşılaşmalar kesişiminden türemiş pek çok popüler kültür içeriği, nasıl aşık olacağımız (ya da olmayacağımız konusunda) bunun nasıl, ne zaman, kiminle ve nerede yaşanmasının cool karşılandığına dair bir tablo çiziyor —her ne kadar bu coolluk algısı zamana, kültüre ve gruplara göre değişse de: Grease filminin en popüler sahnelerinden biri olan Summer Nights’ı hatırlarsanız aynı yaz aşkı hikâyesini Danny erkek akranlarına bambaşka şekilde, Sandy’yse kadın akranlarına bambaşka şekilde anlatıyordu:
Sandy: He got friendly holding my hand
Arkadaşça elimi tuttu
Danny: Well, she got friendly down in the sand
Kumda uzanırken arkadaşçaydı
Sandy: He was sweet, just turned eighteen
Tatlıydı, 18’ine yeni girmişti
Danny: Well, she was good, you know what I mean
İyiydi, anlarsınız ya
Anlatıların çok tuhaf bir gücü var üzerimizde. Bunu bir itirafla da destekleyebilirim: Lisedeyken bir yaz, internetten tanıştığım bir erkek arkadaşım olmuştu ve Eylül’de tekrar okula döndüğümüzde bu tanışmadan birkaç kız arkadaşıma, kumsalda yaşanmış romantik bir karşılaşmaymış gibi bahsetmiştim. Komik ama hafif tuzlu hafif kumlu, yaz esintili bir date, internetteki bir tanışmadan daha cool, anlatmaya daha değer gelmişti. Tabii Grease örneğinde de olduğu gibi, bunun neye göre cool olduğuna akran grubunun dinamikleri ve cinsiyet rolleri karar veriyor.
İşin bir diğer yüzü de şu: Bu anlatılar geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin nasıl içselleştirildiğine dair ipuçları da barındırıyor. Özellikle genç kadınların ilişkilerine ne çok “erken” ne çok “geç” bir yaşta, ne çok “istekli” ne çok “isteksiz” bir şekilde, ne çok “vıcık vıcık romantik” ne de çok “direkt cinsel” bir yerden başlaması gerektiği konusunda ortaya atılan yargılar ve kesilen ahkamlar, akran gruplarına yerleşiyor. Yerleşikleşen bu yargılar sorgulanmadığında ve silkelenip dökülmediğinde karşımıza slut-shaming ya da prude-shaming olarak çıkabiliyorlar. Birbirine zıt görünen bu sürtük utandırma ve henüz Türkçe karşılığını bulmadığımız ve belki iffetli utandırma olarak çevirebileceğimiz utandırmalar aynı madalyonun iki yüzü aslında (ki buna dair de bir sayı gelecek.)
Bunun muhteşem bir örneğini geçtiğimiz aylarda Nasıl Seks Yapacağız? (How to Have Sex?) filminde izlemiştik.

16 yaşındaki 3 kız arkadaş, yaz tatili için Girit adasına gidiyorlar. Aralarında yalnızca Tara daha önce cinsel ilişki yaşamamış. Bir yandan üzerinde bunun utancını taşırken, diğer yandan bu tatili mutlak surette ‘bakireliğe veda ettiği o yaz’ kılmak konusunda baskı hissediyor. Utanç, akran baskısı ve sorgulanmamış yargılar birleştiğinde ise ortaya onay kavramının ve otantik isteğin silikleştiği birtakım ortamlar çıkıyor. Sonuçta, akılda ‘tatlı yaz aşkı’ olarak kalması istenen kişiler, hatırlanmak dahi istenmeyen sınır ihlallerinin aktörlerine; ‘cool’ olduğu varsayılan eylemlerse, yapıldığında o kadar da keyif vermediği fark edilen anılara dönüşüyor. Daha fazla spoiler vermeden susuyor, izlemediyseniz koşun izleyin bu filmi diyorum.
Velhasıl, yazlar güzeldir, aşkları baskıcı olmadığı sürece.
Bu sayıyı kapatırken buraya kadar gelmiş olanlarınız varsa, minik bir anons da geçeyim: Yeni dönemin ilk sayılarından biri, yeni romantik ilişkilere başlamak ve bu ilişkilerin ilk dönemleriyle alakalı olacak. Bu konuyla alakalı burada paylaşılmasını istediğiniz bir anınız olabilir mi? Varsa sizi Dantel İlişkiler’in aşağıdaki formunu doldurmaya davet ediyorum.
28 Ağustos’ta görüşürüz!
Dantel İlişkiler’i Instagram’da takip etmek ister misiniz?