Okuma süresi: 5 dakika
Nasılsınız? Dantel İlişkiler’in 23. sayısına hoş geldiniz. Hazırsanız bugün gençlik aşklarından konuşmak için 2000’li yıllara ışınlanıyoruz. (İnsanın yaşı 30 olunca erken gençliği de biraz o yıllara denk düşüyor malumunuz.) Gençlik, aşklar, ilişkiler ve okumalar deyince aklıma gelen ilk şey Epsilon Gençlik Kulübü oluyor. Hatırlar mısınız, Epsilon Yayınları 2000’li yıllarda ergen-genç bir okuyucu kitlesini hedefleyerek bir dizi kitabın Türkçe’ye çevrilmesi işini üstlenmişti. Bu sırada Türkiye’nin sosyo-kültürel bağlamına pek de oturmayan ergen aşk hikayelerine adeta Hollywood dublajı tonuyla yer verdiğinden yer yer lost in translation olmuştu.

Yukarıda isimlerinden de az çok tahmin edebileceğiniz üzere bu kitaplar, ergenlikte yaşanan ilk aşklar, dostluklar, cinsel yakınlaşmalar, “neden kimse beni anlamıyor?” söylenmeleri ve “kimse bana karışamaz” isyanlarıyla bezenmiş hikayelerle doluydu. Bu serinin aklımda en çok kalan kitabıysa şüphesiz Bir Deri Cekete Aşık Oldum oldu. Kitabın kapağında deri ceketli bir genç adam ve aynı gence ait olduğunu düşündüren bir motosiklet üzerinde bir genç kız yan yana duruyorlar. Genç adam okuyucuya bakıyor, genç kızın gözleriyse onun, deri ceketinin üzerinde. Burada aşık olunan genç adam mıydı, deri ceketi miydi yoksa deri ceketin temsil ettiği bir şeyler miydi, hiç hatırlamadığımdan kitabı tekrar bulmaya çalıştım. Ancak kitabın, 14 yaşındaki Sammy isimli genç kızın, kasabadan taşınan yakın arkadaşı Camille’e yazdığı mektuplar üzerinden şekillenen hikayesini tanıtan şu metin dışında pek de bir ize rastlayamadım:
Anne babasıyla ve afacan kardeşi Sis'le yaşadığı sorunlar... Bir türlü erkek arkadaş bulamamanın sıkıntısı... Dünya Dostları Kulübü'nün bir üyesi olarak çevre konusunda verdiği mücadele ve bu mücadelenin sonunda başına gelenler... Nihayet hayallerindeki tip olan Giles'la tanışması ve yaşadığı hayal kırıklığı... Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de canını sıkan her olaydan sonra kırmızı kafa Micheal Hemmings'in alaylarına maruz kalması...
Kitap, tıpkı aynı seride yayınlanan diğer kitaplar gibi, ergenlik dendiğinde akla gelen tüm anahtar kelimeleri bir araya getirmiş: ebeveynler ve kardeşlerle sorunlar, arkadaş ve sevgili ilişkilerine atılan ilk adımlar, ait hissedilen gruplar ve mücadelelere yönelik arayışlar… İçinde bazı insanların hayatlarına dair bir gerçeklik payı vardır şüphesiz. Bunu en çok Unlovable (Sevilemez) isimli harika grafik kitabı düşününce fark ediyorum. —Bu kitabı keşfetmemin ablamın bir hediyesi sayesinde olduğunu hatırlayınca biraz gülüyorum: Hediye paketini açtığımda karşımda kocaman harflerle Unlovable başlığını görmek birkaç saniye dertlendirmedi değil.

Fakat yine de, o sıralarda günlüklerle çokça ilgilenen bendeniz için çok isabetli bir hediye olduğunu kabul etmem lazım. Nitekim, kitabın yaratıcısı Esther Pearl Watson ve Mark Todd 1995 yılında, Las Vegas’tan San Francisco’ya gittikleri bir yolculuk sırasında mola verdikleri bir benzin istasyonunun tuvaletinde Tammy Pierce isimli bir genç kıza ait bir günlük buluyorlar. Esther Pearl Watson günlükte anlatılanları bir mini komedi serisine çeviriyor ve böylece Unlovable çıkıyor. Konusu Bir Deri Cekete Aşık Oldum’un yukarıda alıntıladığım tanıtımıyla az çok örtüşüyor: Tammy’nin ebeveynleri ve erkek kardeşiyle sorunları, okuldaki arkadaşları ve kendini onlara beğendirmek/kabul ettirmek için girdiği haller, bir gün erkek arkadaşı olacağını hayal ettiği Ken Olsen, ayna karşısında dil kullanarak öpüşme alıştırmaları…
İlk bakışta eğlenceli ve Hollywoodvari görünen bu anıların içine daldığımda, aslında coğrafyadan ve kültürden bağımsız başka bir şey dikkatimi çekiyor: Kızlarla alay ederek kendini var etmeye çalışan oğlanlar…
Bu gerçekten ortaokul ve lise yıllarıma damgasını vurmuş bir konsept. Ne zaman 2000’li yıllarda ilk gençliğini yaşamış kadın arkadaşlarımla konuşsam onların da benzer anıları olduğunu fark ediyorum. Bir zamanlar gülünç bularak normalleştirdiğimiz, şimdinin gözüyle bakınca apaçık sınır ihlalleri, aşağılama veya hakaret içerdiğini gördüğümüz bir iletişimsizlik modeli vardı kızlar ve oğlanlar arasında. Ah o insanların birbirinden hoşlantısını, sevgisini; alay ederek, zorbalık yaparak gösterdiğine inandırıldığımız yıllar… Bir oğlan bir kızdan hoşlanıyorsa onun saçını çeker, eteğini açar, kalemini çalar, vs. vs. diye devam eden kocaman listede neden düzgün sayılabilecek bir davranış olmazdı ki?

Yine 2000’li yıllarda çıkan ve Türkçe’ye Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar olarak çevrilen He's Just Not That Into You isimli romantik-komedide bu toksik öğretinin yaygınlaşma anına şahit oluyoruz: “O oğlan sana neden öyle şeyler yaptı ve söyledi biliyor musun? -Çünkü senden hoşlanıyor.”
Hadi ilkokul ve ortaokul yıllarındakilere “çocukça eğlenceler” diyelim; fakat lisedeyken hatta üniversitedeyken de çok farklı sayılmazdı durum. Bad boyluk konseptinin ayyuka çıktığı dönemde erkekler için cool olmak hakikaten de kötü olmakla eş değer tutuluyordu. Bad boy, umursamaz, dengesiz, asi, saygısız ve çok sayıda partneri/talibi olduğu varsayılan erkekleri tanımlamak için kullanılıyordu. Günümüz dating dünyasında artık tanımayanın kalmadığı “lovebombing gaslighting ghosting nihayetinde de işte kara toprak" formülünün atası olan bad boyluğun tam zıttı olaraksa “efendi erkek”lik gösteriliyordu. Bu da iletişime açık, saygılı ve iyi olduğu varsayılan erkekleri tanımlıyordu.
Bad boylar ve efendi erkekler arasında yapılan ayrım aslında arzulanan maskülen kimliğin yaratılma ve sunulma sürecine dair kimi ipuçları içeriyor: Nitekim erkeksi olmanın dominant ve agresif olmayı, kavgadan çekinmemeyi, başkalarını fazla düşünmemeyi ve ilişkilerinde bağlılık geliştirmemeyi gerektirdiği düşüncesi, bad boyluğu bir zamanlar arzulanan bir statü haline getirmişti.
Bu sayıyı hazırlarken ilginç bir şey fark ettim. Bundan 5 yıl önce yazdığım ve bad boyluğa yine biraz giydirdiğim bir yazımda, WikiHow’da yayınlanan “How to Be a Bad Boy” (Nasıl Bad Boy/Piç Erkek Olunur) isimli yazıdan bahsetmiştim. Evet böyle bir yazı gerçekten var ve evet böyle bir ihtiyaç hasıl olmuş nedense(!) Listede şu tarz tavsiyeler varmış o sıra: “Hayatınızı yaşayın, buluşmalara geç kalın, özür dilemeyin, cinsel olarak açık olun, yönetin, tahmin edilemez olun, size bir şeyler satın almasını sağlayın, bencil olun” vs. vs. Akıl tutulması gibi bir liste… Bu sayıyı hazırlarken baktığımdaysa, aynı yazının durduğunu fakat yakın bir tarihte güncellendiğini fark ettim. Yazı aynı başlıkla hala yayında olsa ve içinde erkekliğe ve toplumsal cinsiyet rollerine dair tonla klişe içeriyor olsa da, bu az önce saydıklarım tamamen kaldırılmış. Yerine şöyle şeyler eklenmiş: “Partnerini kıracak bir şey yaparsan samimi bir şekilde özür dile, uzun süreli ilişkide olmak seni daha az bad boy yapmaz, ona küçük sürprizler yap, alan tanı” vs. vs. 5 yılda buralara geldiysek, biz bi 5 yıla daha bu bad boyluğu iyice gömeriz gibi hissediyorum.
Siz ne dersiniz? Sizin gençlik aşklarınız ve 2000’li yıllarınız nasıldı? Buyrun yorumlara.
Haftaya görüşürüz.
Dantel İlişkiler’i Instagram’da takip etmek ister misiniz?
Ayy beni ergenliğime ve aşklarıma götürdü bu yazı harika 🙈 ve bad boyluk denilince aklıma wattpad kötü çocuk geldi skkdjd ow nooo!🫨