Okuma süresi: 5 dakika
Selam, nasılsınız? Dantel İlişkiler’in 56. sayısına hoş geldiniz. 55 sayıyı geride mi bıraktık yani vay be…! 🔥 İlişkilere dair neler neler konuştuk ve daha neler neler kapıda… Sizin için nasıl gidiyor peki Dantel İlişkiler? En çok neleri okuyorsunuz ve seviyorsunuz? Hangi konulardan daha çok olsun istiyorsunuz? İlişkimde şöyle bir problem var, keşke bir sayıyı ona ayırsanız mı diyorsunuz? O zaman gelsin bana bir DM. 💌
Anne ben saat kaçta doğdum?
Bugün ilişkiler özelinde astrolojiden konuşuyoruz. Çünkü aramızda mutlaka birileri içten içe ya da gayet açıktan merak etmiştir flörtünün doğum gününü, doğum saatini ve bir de doğum yerini… Biliyorsunuz bugünlerde bu bilgiler kişiye ve ilişkiye dair önemli içgörüler sağlama potansiyeline sahip. 🔮
Bundan 10-15 yıl önce astrolojiyle ilgilenmek basitçe burcunu -ve bir ihtimal yükselenini- bilmek ve burçlar üzerinden birkaç basit fikre sahip olmakla sınırlıydı: ‘Aslan mısın sen, aa tamam şimdi anlaşıldı senin bu saçların’ ya da ‘Aa demek o da Koç, Aslan-Koç oldunuz, siz iyi anlaşırsınız’ gibi. Bugünse, gezegenlerden hanelere, açılardan haritalara uzanan ve kendinden kocaman bir eğitim & danışmanlık ve influence sektörü yaratmış bir alan var karşımızda. İşler öyle karmaşıklaştı ki artık astroloji sevmeyenlerin ‘dünyadaki bütün insanlar nasıl sadece 12 burca sıkıştırılabilir ki mehehe’ şeklindeki yorumları bile tarihe karıştı neredeyse. Peki son yıllarda ne oldu da astroloji böyle büyüyerek girdi hayatımıza ve ilişkilerimizin -terapiden sonra- 1 numaralı yorumcusu oldu?
Bu sorunun cevabını kendimden yola çıkarak aradığımda rastladığım en büyük kelimeler acı ve belirsizlik. Astroloji önceden çok sevdiğim, hala da sevdiğim ama eskisi kadar ilgilenmediğim bir alan. Astroloji uygulamalarını ve hesaplarını düzenli şekilde takip etmeye başlamamın zamanlaması oldukça manidar: Bundan 4 sene önce yüksek lisansımı bitirdiğim sıralarda yalnızca pandemi değil, hayatımda birçok başka şey daha aynı anda patlamıştı: İş arıyordum, bir ayrılık yaşamıştım, karantinadan dolayı evden dışarı çıkamıyordum ve zaten evde de yalnızdım. Hayatımda elle tutulur olan hangi gerçeklik varsa silikleşmeye ve kayganlaşmaya başlamıştı. Ve benim her zaman olduğundan daha çok ihtiyacım vardı umut etmeye ve kendimi olası senaryolara inandırmaya. Hiç yoktan kalbimin kırık parçalarını toparlamama yardım edecek birkaç tavsiye olmalıydı bir yerlerde. Astroloji Hızır gibi yetişti bu noktada. Birkaç astroloji uygulaması kullanıyordum o sıralarda ve karakterime, içinde bulunduğum dönemlere, beni gelecekte bekleyenlere vs. dair yazılanları okudukça bir şeyler belirginleşiyordu sanki. ‘Bizim haritalara bakınca bizden olmazmış zaten’ ya da ‘Benim aslında codependency issue’m varmış, önce ona bir bakmam lazım’ gibi.
Bunların gerçek olup olmamasının önemi yoktu. Çünkü zaten yüzde yüz inanıyor değildim okuduklarıma. Sadece, mevcut gerçeklikler o kadar sıkıcı ve iç karartıcıydı ki astroloji eğlenceli ve umutlu geliyordu. Astroloji bu günler de geçecek diye kolunu koyuyordu omzuma ve keep going diyordu, güzel günler yakında.
Kader ağlarını örmüş…
İlişkiler romantize edilmeye müsait alanlar. Astroloji de bu özellikten besleniyor ziyadesiyle. Buna basit bir örnek partner seçimi konusu olabilir. Günümüzde insanların neden mevcut partnerlerini seçmiş olabileceğine dair fikir yürütmemize yardımcı olacak, psikolojiden sosyal bilimlere uzanan geniş bir araç seti var elimizde. Elbette insanların iç dünyasını, geçmişlerini ve hislerini yüzde yüz bilmemiz mümkün değil fakat seçimlerimizin ardındaki mekanizmaları aydınlatacak birtakım yöntemler daha erişilebilir artık. Bir şeyleri anlamlandırabilme ve açıklayabilme hali—hatta bunun aşırılığının günlük hayatımızın normali haline gelmiş olması; insanları buluşturan ve yakınlaştıran enerjilere, gizemli tesadüflere ve kadere olan inancı azaltıyor biraz. Ama bir yandan, mesela bir ilişkinin, bir date’in, bir göz göze gelmenin bizim kaderimizde olduğunu hissetme ihtiyacı da puf diye ortadan kaybolmuş değil.
Astroloji bu ihtiyaca oynuyor biraz da: bir şeylerin sebebinin ve sorumlusunun bizden ve anlaşılır olandan öte olması ihtiyacına. Zamanında Birikim’de Astroloji Uygulamaları Neden Yükselişe Geçti? isimli bir yazı yazmıştım, kendimden alıntılayayım öyleyse:
Modern bireyin, dünyevilikten ve var olmanın dayanılmaz ağırlığından kaçma ve anlaşılmazlara, gizemlere ve mucizelere sığınma arzusu göz ardı edilemez. Astroloji bu arzuya hizmet ediyor: bir “bilinmezlikten” yola çıkarak bir “bilinirlik” öneriyor.
Astrolojide bir gizem var gerçekten, bizi bizden daha iyi tanıyan bir sistem var. Bu gizem perdesinin ardından çekilen yorumlar karşımıza çıktıkça içimizde bir şeyler hafifliyor sanki. Oh çekiyoruz ve tamam diyoruz; bu karşılaşmanın, bu ayrılığın, bu X’in sebebini şimdi daha iyi anladım.
“Birbirimizi görmek için astrolojiyi kullanıyoruz”
Bundan 2 sene önce terapiye başlamamdan birkaç ay önceydi: Bir mod geldi ve telefondaki bütün astroloji uygulamalarını sildim, takip ettiğim astroloji hesaplarını takipten çıktım. Çünkü aslında bana çok da iyi gelmediğini düşünmeye başladım.
Umut kadar umutsuzluk da var astroloji yorumlarının içinde. Hele de aşk hayatım özelinde doğum haritama bakıp da iki güzel kelam etmiş insan tanımadım neredeyse. Bir keresinde annemin benim adıma doğum haritama baktırıp, ‘iş hayatın güzel gidecekmiş ama aşk hayatın için aynısı pek söylenemezmiş’ şeklinde geçtiği özetten, geçen senelerde bir arkadaşımın bakıp ‘sen zaten konvansiyonel tarzda bir ilişki yaşayamazsın ki’ yorumuna kadar her şey beni mutlu bir romantik ilişki yaşayabileceğim fikrinden uzaklaştırırken düşünüyorum: Peki şimdi bu bilgiyle tam olarak ne yapmamı istersiniz? İlişkiler söz konusu olduğunda boşuna kürek çekmeyeyim ve tası tarağı toplayıp mevcut ilişkimi de mi bitireyim?
Sanırım beni astroloji yorumlarını takip etmekten uzaklaştıran şey, bu yorumların beni tek bir boyuta ve gerçekliğe sabitleyen tarafı oldu. Bu ‘sen böylesin, aşk hayatın da şöyle’ yaklaşımı, farkında olmaksızın insanı bir tür kabullenişe, oradan da eylemsizliğe götürüyor. Bense eylemsizlik fikrinden sıkılmıştım, yaşadıklarıma birtakım gerekçeler ve sebepler sunulmasından da. Kendime dayanmak istedim bu yüzden, kendi eylemlerime ve onların getirdiği sonuçlara. İlişki hayatım kötü gidebilir, peki ben bununla alakalı ne yapabilirim? Bu soru bile hiç yoktan bir adım ileriye taşıyor insanı. Shakespeare’in Julius Caesar oyununda söylediği gibi —Sabahattin Eyüboğlu’nun çevirisiyle gelsin:
Gün gelir, insan kaderini avcuna alabilir:
Birer uşak gibi yaşıyorsak, sevgili Brutus,
Kabahat yıldızlarımızda değil, kendimizde.
Astrolojiyi hala seviyorum bu arada ve ‘abi mal mısınız astrolojiye mi inanıyorsunuz’ kafasında değilim hiç. Bu konuda Postcolonial Astrology: Reading the Planets through Capital, Power, and Labor isimli kitabın yazarı Alice Sparkly Kat’in söyledikleri hoşuma gidiyor —çeviri benden:
Astrolojinin insanları bir araya getirdiğini gördüm. (…) Birinin Güneş, Ay veya yükselen burcunu söylemesini istemenin, "Seni daha iyi tanımak istiyorum"un nazik bir kısaltması haline geldiğini ve astroloji hakkında konuşma davetinin, "Seni algılama şeklime dair bana öğretilenlerin ötesinde kendini nasıl hayal ettiğini duymak istiyorum"un kısaltması haline geldiğini gördüm. Astroloji aracılığıyla komik, samimi ve kırılgan oluyoruz. Birbirimizi görmek için astrolojiyi kullanıyoruz.
Astroloji gerçekten de iyi bir buz kırıcı olabiliyor ve bu yönünü seviyorum.
Peki sizin astrolojiyle olan ilişkiniz ne seviyede?
Konu aşk meşk olduğunda soluğu ne sıklıkla burç yorumlarında alıyorsunuz?
Haydi yorumlara.
Haftaya görüşürüz.
"[...] hangimiz bu etiketlerden tek bir tanesiyiz ki? Hangimiz bunlara sıkışarak yaşamaya devam edebiliriz?" cümlelerine bi selam çakmak istiyorum. astrolojiye sarmış, kaç harita ne kadar progression varsa okumayı kendi başına öğrenmiş (ama asla uzmanlık iddia etmeyen) biri olarak, astroloji de her keyifli şey gibi bizi bi kutuya koyup yalnızca kendi sınırlarında tanımlamaya çalışmadıkça güzel bence. süper bi icebreaker, nazik ve sevimli bi "seni tanımak istiyorum" subtextine sahip, yeterince tutarlı, yeterince tutarsız, ama asla varoluş ya da kaderin tanımlayıcısı değil🫡