Selam, nasılsınız? Dantel İlişkiler’in 57. sayısına hoş geldiniz! Bugünkü sayıyı geçtiğimiz Pazar günü 6.sını gerçekleştirdiğimiz Dantel İlişkiler Kulübü buluşmamızdan hareketle hazırlıyorum. Katılan herkese çoook teşekkürler, her zamanki gibi inanılmaz keyifliydi ve kafamda yeni kapılar açtı. ❤️🔥
Sayıya başlamadan önce bir mini anket yapalım haydi:
Bu anketi geçen hafta Dantel İlişkiler’in Instagram sayfası üzerinden yaptığımda oy verenlerin %61’i evet, %39’u hayır demişti. Yani daha önce uygulama kullanmış insanların oranı kullanmamışlardan daha fazla —ki bu oran günümüzde pek çok yerde böyledir diye tahmin ediyorum. Peki kullanıcılar, bu yaygın kullanımın getirdiği deneyimlerinden memnun mu? Uygulamalarda aradığını bulmak mümkün mü? Uygulama üzerinden yapılan tanışmaların dinamikleri, yüz yüze buluşmalardan daha mı farklı ya da farklı olan ne? İşte bu soruları Kulüp buluşmamızda masaya yatırdık ve bir sağından çektik bir solundan.
‘Kadın bıkmışlığı: kurtlar sofrasından ghostlar mezarlığına’
Kulüp buluşmalarına kısa okumalar yaparak başladığımızdan bu buluşmaya da konuyla yakından ilişkilen bir kitaptan —Sosyolog Marie Bergström’ün Fransızca çıkan, sonra İngilizce’ye çevrilen fakat henüz Türkçe çevirisi bulunmayan The New Rules of Love: Online Dating and the Privatization of Intimacy (Aşkın Yeni Kuralları) isimli kitabından— bölümler götürdüm. Bergström Fransa’da tanışma uygulaması kullanan bir sürü insanla görüşmeler yaptığı saha araştırmasının analizlerini aktardığı kitabında, uygulamalarda toplumsal cinsiyete dayalı beklenti ve rollerin sürdürüldüğünü, hatta daha da belirginleştiğini söylüyor.
Buna örnek olarak heteroseksüel ilişkiler özelinde baştan çıkarmanın ‘bir sıcak-bir soğuk’ ve ‘kaçma-kovalama’ oyunları üzerine kurulu olmasını gösteriyor. Bu oyunlar, kadınların erkeklerle etkileşimlerinde ölçülü ve sakıngan bir yaklaşım sergilemesini, erkeklerinse potansiyel partnerlerle iletişimi sürdürmek, ilgi göstermek ve adım atmak konusunda inisiyatif almasını kapsıyor. Her ne kadar erkekler bu rolü üstlenmekten şikayetçiymiş gibi görünseler de, açıkça ne istediğini bilen, bunu dile getirmekten çekinmeyen, buluşmalar konusunda istekli ve müsait davranan kadınları tehditkar, daha az çekici ya da açıkça itici bulabiliyorlar. Bergström’ün sahada yaptığı bir görüşmede şöyle bir diyalog geçiyor:
Araştırmacı: Kadının sana karşı bu kadar adım atmasınının seni korkuttuğunu söylüyordun?
Görüşmeci: Evet. Bunu ben yapabilirim ama biri bana yaparsa... […]. Ben her zaman benden kaçan kızlardan hoşlanmışımdır. Ben de benden kaçan kızların peşinden koşuyorum. Çocuk gibiyim [gülümseme]. [Thomas, 21, öğrenci.]
Kulüp buluşmamızda bu diyalog etrafındaki bölümü okuduktan sonra bir katılımcı son yıllardaki ‘dişil enerji’ çılgınlığının, kadınları ilişkilerinde pasif ve edilgen olmaya davet eden yaklaşımından dem vuruyor. Kadınların baştan çıkarma oyununa görece erişilebilir oldukları ama ‘teslim olmadıkları’ bir yerden katılma beklentisini yıllar önce Göster Ama Verme: Bir Patriyarkal Baştan Çıkarma Dersi yazımda detaylandırmıştım.
Bu, elbette herkesin deneyimini yansıtmayabilir. Nitekim bir başka katılımcı, tanışma uygulamalarındaki kadınlarda ‘sakınganlık’ ve ‘çekingenlik’ten ziyade bir bıkmışlık olduğundan söz ediyor: Tanışılan her yeni insanla aynı small talkları yapmaktan bıkmışlık, bir süre yazıştıktan ya da en iyi ihtimalle 2-3. date’ten sonra sönümlenmelerden bıkmışlık, Instagram’ın zamanında eşleşilmiş ‘ghostlar mezarlığına’ dönüşmesinden bıkmışlık, uygulamaların kurtlar sofrası gibi hissettirmesinden ve sofradaki yemeklerin yavanlığından bıkmışlık, uygulamaları yüklemek-sıkılıp silmek-sonra heveslenip tekrar yüklemek-hayal kırıklığı içinde yine silmek döngüsünde sıkışmışlıktan bıkmışlık…
Bolca bıkkınlık içeriyor appler.
‘Sana soğan çorbası tarifi vereyim mi?’
Bu bıkkınlığın istatistiksel bir karşılığı bile var aslında: Bir katılımcı, son yıllarda tanışma uygulamaları hisseleri ve kullanıcı kişi sayısındaki düşüşü inceleyen raporlardan söz ediyor. Hızlı bir araştırmayla The Guardian’ın birkaç ay önce yayınlanmış bir haberine rastlıyorum: İngiltere’de son 12 ay içinde yaklaşık 1,4 milyon kullanıcı tanışma uygulamalarını kullanmayı bırakmış; 2023-2024 yılları arasında en popüler 10 tanışma uygulaması kullanımında da yaklaşık %16’lık bir düşüş meydana gelmiş. Kulüp’te bu verilerin arkasındaki sebepleri kurcaladığımızda aklımıza birkaç başlık geliyor.
Bunlardan birincisi tanışma uygulamalarındaki seçenek bolluğu illüzyonu. Elimi sallasam ellisi lafının sağa sola swipelamalarla somut bir gerçekliğe dönüştüğü tanışma uygulamalarında insan çok fazla kişiyle bağlantı kurduğu izlenimine kapılabiliyor. Peki bu bağlantıların ne kadarı anlamlı bağlara dönüşüyor? Bu sorunun cevabı, kişilerin etkileşimi sürdürmek için ne kadar emek harcadığıyla doğru orantılı denebilir. Zira kullanıcılar nereye gideceğini bilmedikleri etkileşimler için ‘yatırım yapmak’ istemeyebiliyorlar ve her zaman daha iyi bir seçeneğin olabileceği yönündeki inanç, olası partnerleri ve ilişkileri daha kolay ve hızlı bir şekilde harcamaya sebep olabiliyor.
İkinci konu tanışma uygulamalarında otantik, spontane ve özel hissettiren deneyimler yaşamanın zorluğu. Yeni tanışmalarda kendinden bahsetmek bir süre sonra ‘röportaj veriyormuş’ gibi hissettirebiliyor ve aynı sorularla aynı cevaplar havada uçuşurken ezberlenmiş bir senaryoyu yaşadığı hissine kapılabiliyor insan. İlk bakışta otantik ve hoş görünen adımlar bile sayısız insan üzerinde çalışılmış bir taktiğin bir parçası olabiliyor: Bir katılımcı kendisini, ‘sana soğan çorbası tarifi vereyim mi?’ şeklinde selamlayan bir erkek kullanıcının aynı giriş/hook cümlesini başka kadınlar üzerinde kullandığını fark ediyor. Bu gibi durumlar kullanıcıların bir karşılaşmada kendilerini özel ve yaratıcı hissetme isteğine ket vuruyor şüphesiz.
Üçüncü mesele ise cinsellik. Bergström, yukarıda bahsettiğim kitabında bu konuya dair şöyle bir yorum yapıyor:
Başka seçeneklerin peşinde koşmak, kullanıcıların kararsızlığından çok, tanışma sürecinde cinsel ilişkilerin erken gelişmesiyle açıklanıyor. Cinsel ilişkiler artık partnerlerin kendilerini bir çift olarak görmelerinden çok daha önce gerçekleşiyor.
Gerçek anlamda bir ilişki kurmak, artık eylemlerle (ilk öpücük ya da ilk cinsel ilişki gibi) değil, sözcüklerle belirleniyor. Ancak birbirimize "çift" dediğimizde ve kendimizi etrafımızdaki insanlara öyle tanıttığımızda ilişki gerçek anlamda var oluyor.
Katılımcıların da onayladığı bu analiz şöyle bir sonuç yaratıyor: Kişiler, birbirleriyle anlamlı bir yakınlık kurup kuramayacaklarını değerlendirmeden önce cinsel anlamda ‘uyumlu’ olup olmadıklarını görmek istiyorlar. Hal böyle olunca bazen aceleye gelen/getirilen seksler, zaten süper geçmeyebiliyor ve taraflar, ‘tam verim’ alamadıkları bir seksten sonra yeni olası partnerlere doğru yelken açmayı tercih edebiliyorlar.
Son durumları alalım…
Sonuç olarak, tanışma uygulamalarında aradığını bulmak pek çoğu için kolay değil. Öyleyse uygulamaları tortop edip bütünüyle çöpe mi atalım? Belki de hayır; nitekim toplulukların, fiziksel buluşma alanlarının ve kamusal sosyalleşme etkinliklerinin giderek kısıtlandığı bir dönemde insanlara Öteki’lerle karşılaşma fırsatı sağladığı için uygulamalara hakkını teslim etmek lazım biraz. Uygulamaları kullanarak keyifli etkileşimlerde bulunan, kısa ya da uzun süreli maceralar yaşayan, hatta hayatının aşkını bulan insanların da -oralarda bir yerlerde- var olduğunu düşünecek olursak, uygulamalar tamamen siyah ya da tamamen beyaz değildir diyebiliriz.
Peki siz hiç tanışma uygulaması kullandınız mı?
Kullandıysanız deneyiminiz nasıl oldu?
Haydi yazın yorumlara.
Giderayak izleme önerisi:
Haftaya görüşürüz.
Okurken baygınlık geçirecek gibi oldum. Bütün travmalarım tetiklendi, sinirim tazelendi ve o kadar bildiğim şeyler ki hayatım gözetlenmiş gibi hissettim. Samimiyetle fiziksel tepkiler veriyorum şu an midesel ve beyinsel :))
+++ Bıktım, yıldım, yoruldum, vazgeçtim, ruhen yıprandım evet.