''Nasıl daha farklı dinlenebilir'' konusunda üniversitede aldığım sözlü tarih dersleri kafamın içindeki rafları yeniden dizdirmişti. Karşı taraf anlatırken neyi nasıl söylediği ya da söylemediği, yanlış bile anlatsa onu neden öyle anlattığı ya da en basitinden sessiz kaldığı anları dinlemeyi orada öğrendim. Bütün alt metinleri sünger gibi çekmeye çalışmak sanırım zamanla kas gibi gelişmeye başladı. Hikayelere meraklı olmakla da doğrudan ilgisi olabilir. Ama herkes için bu kadar heyecanlı bir aktivite değil ve artık bunu da kabul etmeye başlıyorum, yavaş yavaş.
Bu konuda ilham verecek derslerin olması ve bunlara katılmış olman ne güzelmiş! Keşke küçüklükten beri okullarda öğretilen bir ders olsaydı bu. Dediğine çok katılıyorum, merak ve ilgiyle birlikte gelişen bir kas bu ve herkesin bu kası çalışmaya gönüllü olmadığını kabul etmeye çalıştığım günler geçiriyorum ben de son zamanlarda. Ne diyelim... Son olarak hemen doldurma gayreti içine girmeden sessizliği dinlemek... buna değinmen ayrıca güzel oldu. 👌🏻
Dinlemeyi çok severim ama bazen fazla empati yapıp dinlediğim kişinin olumsuzluğuyla kendimi bunaltabiliyorum. :( Bazen de dinlememek gerek. Ya da seçebilmek. Dikkatini sadece sürekli kendine vermemek konusuna sonuna dek katılıyorum. Ürüne dönüştürme kaygısı için, biraz da üretmeden tüketmeye ve oyun oynamaya izin vermeye başlamak iyi gelebilir diye düşünüyorum. Yani iki uç da çok sıkıntılı bence. Yalnızca tüketici konumunda olmak ve yalnızca üretici konumunda olmak. Makine değiliz sonuçta. Bir denge lazım.
Benim başkalarında farkedip sıkıldığım şeylerden biri yaşamak için değil, göstermek için yaşamak. Zamanında bu tuzağa düşer gibi olmuş, yakamı zor kurtarmıştım. Çağımızın hastalığı bence maalesef. Otomatiğe bağlamış, kölece dolu bir hayat. Umarım her geçen gün daha fazla kişi ayırdına varıp kendini çekmeyi başarır bu girdaptan.
Denge konusuna çok katılıyorum. En nihayetinde iyi bir dinleyici olmak, çevremizdekilerin duygusal çöplüğü olmak ya da her meseleleriyle hemhal olmak anlamına gelmiyor. O yüzden birini her dinleyişimde enerjimin tükendiğini hissediyorsam dikkatli olmaya çalışıyorum ben de.
Göstermek için yaşamak konusu da sanırım günümüzdeki sosyal medya kullanımıyla birlikte hepimizi az çok etkileyen bir şey. İnsanlar yaşadıklarını hissetmek için sarılıyorlar sanırım buna ama sıkı bir dijital detoks insanı kendine geri getirir diye düşünüyorum. 🙂
''Nasıl daha farklı dinlenebilir'' konusunda üniversitede aldığım sözlü tarih dersleri kafamın içindeki rafları yeniden dizdirmişti. Karşı taraf anlatırken neyi nasıl söylediği ya da söylemediği, yanlış bile anlatsa onu neden öyle anlattığı ya da en basitinden sessiz kaldığı anları dinlemeyi orada öğrendim. Bütün alt metinleri sünger gibi çekmeye çalışmak sanırım zamanla kas gibi gelişmeye başladı. Hikayelere meraklı olmakla da doğrudan ilgisi olabilir. Ama herkes için bu kadar heyecanlı bir aktivite değil ve artık bunu da kabul etmeye başlıyorum, yavaş yavaş.
Bu konuda ilham verecek derslerin olması ve bunlara katılmış olman ne güzelmiş! Keşke küçüklükten beri okullarda öğretilen bir ders olsaydı bu. Dediğine çok katılıyorum, merak ve ilgiyle birlikte gelişen bir kas bu ve herkesin bu kası çalışmaya gönüllü olmadığını kabul etmeye çalıştığım günler geçiriyorum ben de son zamanlarda. Ne diyelim... Son olarak hemen doldurma gayreti içine girmeden sessizliği dinlemek... buna değinmen ayrıca güzel oldu. 👌🏻
Dinlemeyi çok severim ama bazen fazla empati yapıp dinlediğim kişinin olumsuzluğuyla kendimi bunaltabiliyorum. :( Bazen de dinlememek gerek. Ya da seçebilmek. Dikkatini sadece sürekli kendine vermemek konusuna sonuna dek katılıyorum. Ürüne dönüştürme kaygısı için, biraz da üretmeden tüketmeye ve oyun oynamaya izin vermeye başlamak iyi gelebilir diye düşünüyorum. Yani iki uç da çok sıkıntılı bence. Yalnızca tüketici konumunda olmak ve yalnızca üretici konumunda olmak. Makine değiliz sonuçta. Bir denge lazım.
Benim başkalarında farkedip sıkıldığım şeylerden biri yaşamak için değil, göstermek için yaşamak. Zamanında bu tuzağa düşer gibi olmuş, yakamı zor kurtarmıştım. Çağımızın hastalığı bence maalesef. Otomatiğe bağlamış, kölece dolu bir hayat. Umarım her geçen gün daha fazla kişi ayırdına varıp kendini çekmeyi başarır bu girdaptan.
Denge konusuna çok katılıyorum. En nihayetinde iyi bir dinleyici olmak, çevremizdekilerin duygusal çöplüğü olmak ya da her meseleleriyle hemhal olmak anlamına gelmiyor. O yüzden birini her dinleyişimde enerjimin tükendiğini hissediyorsam dikkatli olmaya çalışıyorum ben de.
Göstermek için yaşamak konusu da sanırım günümüzdeki sosyal medya kullanımıyla birlikte hepimizi az çok etkileyen bir şey. İnsanlar yaşadıklarını hissetmek için sarılıyorlar sanırım buna ama sıkı bir dijital detoks insanı kendine geri getirir diye düşünüyorum. 🙂
İyi dinlerken anlama gayreti içinde miyiz acaba? :)
Umarım öyleyizdir, çünkü yoksa dinlemek var dinlemek var... 😅