"Neşeli birinin de hüzünleri olabilir."
Kovboy Kızlar da Hüzünlenir'in yaratıcısı Feriha'yla dantel örüyoruz
Nasılsınız? Bu hafta sizi dünya tatlısı bir insanla tanıştırmak istiyorum, Feriha Turan. Kendisi Kovboy Kızlar da Hüzünlenir isimli, keyifle takip ettiğim bir e-bültenin yaratıcısı. Yazmak, okumak ve biraz da kovboy kızların neden hüzünlendiği gibi konular hakkında konuştuk. Sohbetimize buyurmaz mısınız?
Merhaba Feriha, hoş geldin. Nasılsın bu aralar? Keyfin nasıl?
Merhaba Tuğba ve Dantel İlişkiler okurları. Şu sıralar gayet iyiyim diyebilirim. Bahar geldi, seninle röportaj yapmanın heyecanını yaşıyorum. Yani oldukça keyifliyim, umarım çok konuşmam. Tekrar tekrar teşekkür ederim sana, bu keyifli sohbeti bana sunduğun için.
Ben teşekkür ederim! Biraz seni ve Kovboy Kızlar da Hüzünlenir’i tanıyabilir miyiz? Kovboy Kızlar da Hüzünlenir ismi nasıl ortaya çıktı anlatmak ister misin?
Tabii, kendimi tanıtmak benim için biraz kafa karıştırıcı çünkü ben de kendime sıklıkla “sen kimsin?” diye soruyorum ve bu soruya net bir cevap veremiyorum. Ama en sade haliyle keşfetmeye meraklı biriyim ve sürekli dönüştüğüm fikrini seviyorum. Kısaca aslında ben de kendimi arıyorum.
Bunun yanı sıra daha somut bir şekilde kendimi tanıtırsam lisede sayısal okuyan, üniversiteye geçerken güzel sanatlar okumaya karar veren ve üniversiteyi de 3. senesinde bırakarak reklam ajansında 1.5 sene çalıştıktan sonra şu an Antalya’da yaşayarak çocuk kitapları yazan biriyim. Sanatla, üretmekle ilgili her alanı da çok seviyorum. Kendim de yazı, çizim, seramik ve dans gibi alanlarda üretmeye çalışıyorum.
Kovboy Kızlar da Hüzünlenir de tam buralardan çıktı aslında. İlkokul yıllarımdan bu yana özellikle yazmaya karşı özel bir ilgim var. Sanırım iki sene kadar önce de yazılarımı paylaşmaya karar verdim ve ilk paylaştığım şeyler günlüğümün sayfalarıydı. Yavaş yavaş bu durum okuduğum kitaplar, düşüncelerim ve tabii günlüğümde bahsettiklerim ile harmanlandı.
Kovboy Kızlar da Hüzünlenir ismi de deli divane olduğum yazar Tom Robbins’in bir romanının adı. Romanda kocaman bir baş parmağa sahip bir kovboy kızın maceraları çok ilginç bir şekilde anlatılıyor. Ayrıca bu ismin bende uyandırdığı zıtlığı seviyorum. Neşeli birinin de hüzünleri olabilir. Görüneni direkt olarak almak yerine ardındakini merak etmek ve keşfetmeye yönelmek fikri hoşuma gidiyor.
Kendimi de neşeli, özgürlüğe ve maceraya düşkün bir kovboy kız olarak görüyorum ve sırt çantamda taşıdığım hüzünler olduğunu biliyorum. “Her şeye rağmen daimi neşe!” demeyi de çok seviyorum. Tabii bazen uygulayamasam da…
Yazılarında çok sevdiğim kitaplardan alıntılar görüyorum hep, bunları kendi deneyimlerinle harmanlaman çok hoşuma gidiyor. Okumakla, yazmakla ve kendinle olan ilişkin nasıl gelişti ve şimdi nasıl?
Yaptığım alıntıların sevdiğin kitaplardan olmasına çok sevindim. Daha tanışmadan harika kitaplarda buluşmuşuz demek ki. Okumakla olan ilişkim özellikle lise yıllarımda bir tutkuya dönüştü. Ne aradığımı bilmiyordum ama sanki kitaplar bana inanılmaz cevaplar veriyordu. Bununla beraber iflas ettiğimiz ve şehir değiştirdiğimiz bir dönemde olduğum için bana cankurtaran oldular. Kaçtığım farklı dünyalardı onlar.
Yazmak da benim için en temelde kendimi dinlediğim ve kendimle dertleştiğim bir eylemdi. Bazen günün tarihe bakar ve günlüklerimde bu tarihte bir şeyler yazmış mıyım diye defterlerimi karıştırırım. Önceki düşüncelerimi görmeyi ve değişen bir şeyler var mı diye bakmayı seviyorum. Günlük tutmayı kesinlikle herkese öneririm.
Önceden kendimle olan ilişkimde de kendime fazla yüklendiğimi ve daha karamsar bir yerden baktığımı fark ediyorum. Şu an okumak, yazmak ve kendimle olan ilişkime baktığımda;
okumak dünyaya açıldığım, yazmak derinlerime indiğim ve kendime olan ilişkim de daha sarıp sarmalamaya, güven aşılamaya çalıştığım bir eylem.
Yazılarını nasıl hazırlıyorsun? Bir yazıyı hazırlama sürecin, konuyu bulmaktan tıklayıp paylaştığın ana kadar nasıl geçiyor? Yaratıcı süreçleri dinlemeyi hep sevmişimdir.
Yazılarım genellikle kitaplarla ve hayata karşı o anki yaklaşımım ile ilgili oluyor. Eğer bir kitabın ilgimi çeken bir bölümünden/konusundan bahsetmek istiyorsam o kitapla bağdaştırabileceğim başka eserler var mı diye kütüphanemi ve zihnimi kurcalıyorum. Bunu yaparken bazen farklı eserler bir yapboz gibi bir konuda birleşebiliyor. Bu örüntüyü yakaladığımda seviniyorum.
Aynı şey kişisel bir görüşümü sunmak istediğimde de oluyor. Okuduğum kitaplarda paralellik sunan bir şeyler olduğunda zihnim genellikle hemen “Aaa burda bundan bahsediyordu!” diyor. Genel olarak yazma rutinimde bir hafta öncesinden konuyu bulmuş, günlüğümde başlık olarak bahsetmiş oluyorum. Bu başlığın altında bahsedebileceğim; kitaplar, yazarlar, günlüğümdeki sayfalar ve bazen de filmler o bir haftalık süreçte toparlanmış oluyor. Bazen gece uyumadan önce birden aklıma geldiği oluyor. Bu keşif anlarında hemen not almaya çalışıyorum.
Yazılarımı da genellikle bir gün önceden ya da sabahtan yazıyorum. Genel bir gözden geçirip, başlıkları, alıntıları düzenleyip görseller ekliyorum. Açıkçası düzenleme kısmı beni epey eğlendiriyor.
Yazmaya dair en çok sevdiğin ve en zorlandığın şeyler neler?
Yazmaya dair en çok sevdiğim şey akıp gidebildiğim anlar oluyor. O anlarda sanki böyle zihnimden, kalbimden, bedenimden ve en sonunda parmak uçlarımdan kelimeler akıyor. Öncesinde çok haşır neşir olduğum konularda yazarken ya da birden fazla eserini okuduğum yazarların kitaplarına dadanırken bu moda daha rahat girebiliyorum.
En çok zorlandığım şey ise ara sıra yaşadığım tıkanıklıklar. Bir anda donup kalıyorum. Bazen bir konuyu detaylandırmadan bu hafta bundan bahsedeceğim dediğimde ve gün gelip çattığında bambaşka bir şey yazmış olabiliyorum. Bunun yanı sıra temelde en çok zorlandığım şey ise haftalık yazma rutinini oluşturabilmek. Zamanımı yönetme konusunda baya sınıfta kalırım…
“Aşkı kalıcı kılmayı kim biliyor?” yazını çok sevmiştim. Aşk, sevgi ve ilişkiler hakkında yazmak hakkında ne düşünüyorsun? Şöyle demiştin mesela bu yazıda: “Benim zaten aşk-meşk- sevgi bağlamında yazacak çok fazla bir şeyim yok. Böyle şeylerin yaşamakla alakalı olduğunu düşünüyorum.”
Çok teşekkür ederim. O yazıda yine ve yeniden Tom Robbins’in leziz bir romanına dadanmıştım. Aşk, sevgi ve ilişkiler hakkında yazmanın özellikle benim için çok zor olduğunu düşünüyorum. Bu üçgende yaşadığım ilişki dinamikleri bile oldukça trajikomik.
Aşk, sevgi ve ilişkiler konusunda daha yeni yeni pişmeye başladığımı söyleyebilirim. Bu yüzden yaşamakla ve okumakla devam. Sadece bu dinamiklerde benimsediğim en temel yaklaşım bu tür bağların bizi dönüştürmesi gerektirdiği. Bu üçgeni cesurca masaya yatıran kişilere de hayranlık duyduğumu söylemeliyim.
Son zamanlarda aşk, sevgi ve ilişkiler ile alakalı hoşuna giden kitap ya da yazılar okudun mu? Paylaşmak isteyebileceğin bir şey olur mu?
Çok güzel soru. Bu konularda okuduğum keyifli romanları söyleyebilirim. En başta Ağaçkakan romanı, buradaki yaklaşım kendime en yakın gördüğüm perspektifti. Yine etkilendiğim bir diğer roman Betty Blue. Aklıma gelen diğer eserler ise; Deniz Ne Kadar Güzel, Lady Chatterley'in Sevgilisi, Beyaz Geceler.
Bunların yanı sıra tabii ki Dantel İlişkiler içerikleri! Sevgiyi tanı(mla)mak yazında kendimi gördüğüm epey bir yer olduğunu söyleyebilirim. Bakınız;
bell hooks’un Hep Aşka Dair kitabının ilerleyen sayfalarında da değindiği üzere, aile şemaları, yaşanmışlıklar, yaralar ve travmalar sebebiyle seçim mekanizmalarımızın birazcık ağzına sıçılmış olabilir. Aşkın, sevginin, bunları hayatımızın bir parçası olarak üretmenin pek de öğretilmediği toplumlarımızda çoğumuz aşk meşk işlerinde A1-A2 seviyelerinde sayılırız. Bu yüzden bazen seçimlerimiz konusunda kendimize pek güvenemeyebiliriz ve evet -bilinçsizce de olsa- bazen bize iyi gelmeyecek insanları “seçebiliriz”. —Sonra da sıkıştığımız yerden kendimize devasa karıncaların yaşadığı fantastik bir evrene doğru bir portal kazabilir, oraya kaçabiliriz.
Merhaba travmalarım, aile bağlarım ve toplum. Çok güzel, şimdi hep birlikte 3 deyince sıçıyoruz! Evet harika oldu! Tam da koşullandırıldığımız gibi, işte budur! :):
Keyifle okuduğum bir diğer içerik; Ama o sevgisini gösteremiyor yazın. Sevgi kırıntıları aradığım dönemleri hatırlamak tabii ki pek keyifli değil ama. Ve son olarak en son mail kutuma düşen “Utanır insan böyle güzel olunur mu?” içeriğin. Anlattıklarına katılmamak elde değil.
Bu yazılarda kendimi bulmayı, keşif anları yaşamayı çok seviyorum.
Son olarak, dantel sever misin Feriha?
Kocaman bir evet! Üstelik sadece danteli değil bende oluşturduğu çağrışımları da çok severim. Gizem, bağlar, erotizm, gerçeklik… Düşündükçe fark ediyorum ki harika bir isim Dantel İlişkiler. Kusursuz ve gerçek. Dilerim ki ördüğün bağlar, hakikatler hiç bitmesin ve milyonlarca kişi keşfetsin. Birlikte harika bir motif oluşturalım kendimize has desenlerimizle.
Çok teşekkürler Feriha!
Ve sevgili Dantel İlişkiler, haftaya görüşürüz.
Dantel İlişkiler’i Instagram’da takip ediyor musunuz?
Çok güzel dantel örmedik mi?😍👉🏻👈🏻✨ Şahane bir deneyimdi, çok teşekkür ederimmm 🫶🏻🧚♀️❤️🔥
Çok keyifli bir röportaj olmuş, tek solukta okudum. Nice yaratıcı çalışmalar diliyorum size 🤠